Benim gözümden parti:
Cumartesi günü çok ilginç başladı. Güya frontsideair ile aynı otobüse binip beraber taksime gidecektik. Ancak otobüse o ilk durağından, ben aksaraydan binince otobüsteki sardalya istifi misali kalabalıkta birbirimize ulaşmamız imkansız oldu. Aramızdaki mesafeyi 4 metreye indirebildik en fazla, ama yine telefonla mesajlaşmamız gerekiyordu iletişim için. Zaten güya sabah buluşacaktık, 1de anca taksime vardık, sonra oradan da mekana gittik. Geçen seneden hatırladığım gibiydi
Ancak benim bir iş bankası bankamatiğine ihtiyacım vardı. Mekana geldik, okulun kapısından içeri girdik, ve dışarıdaki bankamatikler arasında iş bankası olmadığını fark edip içeri girdim. Sonra içerideki iş bankası bankamatiğini görmeyerek parti mekanına gittim, orada birine bankamatik sordum, gerisin geri geri dönmek zorunda kaldım.
Partiye dahil oluşumuz tamamlanınca hemen arkalarda bir yere konuşlandık, Ragnor'u tanıyordum bir tek, onu da başta etrafta göremedim, sonra ortaya çıktı
hemen compo yarışmalara on-the-fly çalışmalarımıza start vererek katılma kararı aldık
frontsideair oyun, bense mp3 alanında yarışacaktık.
Saat 17.00 sularında sanırım, ben müziğe kasmaya başladım. O sırada deadline saat 20.00 idi, ben de güya 3 saatte yetiştirecektim. (ertelemenin bu kadarı) Yaklaşık yarım saat birbirinden son derece alakasız 7 enstrüman ile müzik yapmaya çalışıp, hızlıca pes ettim
Ardından bir vals ritmi denedim, zor geldi, düz ritme döndüm, yavan geldi. Ben bunlarla uğraşırken saat 18.30 oldu. En sonunda düz ritim bir müzik yapayım derken vals ritminde birşeyler çıktı ortaya. Ana melodiyi bir hayli beğenmiştim, üstüne gitmeye karar verdim. Bass notalarını yazdım, sonra daha akor tarzı melodilere geldiğimde artık kendi kulaklıklarımdan ses alamaz olmuştum, ortam baya kalabalıklaşmıştı. (on-the-fly müzik bestelemek için kulağı kapatan türden kulaklık gerekiyor tabi) Neyseki frontsideair'in kulaklıkları kapalıydı da gürültüyü bir nebze bloke edebildim. Arada "Aa şarkıya ezbere bass yazmışım, şimdi duyuyorum oysaki" gibi bir tepki verip, perküsyona geçtim. Saat artık 22.00 falan olmuş, deadline ileri atıldıkça atılmış, bense hala yeni birşeyler yazıyorum. Elimdeki kilise orguna benzer seslerin HıÇBıRıNı beğenemeyip church organ vst indirmek suretiyle eksik kalan son parçayı tamamlamak hayalini kurdum. Ancak tam bitti derken aradaki satırlardan birinde notaları bir milimetre yana kaydırdığımı, dolayısıyla ondan sonra gelen herşeyin kaydığını fark etmeyip yarım saat "Allah allah, niye sürekli senkronizasyonları bozuluyor ki bunların" diye arandım durdum. Herşeyi düzelttiğimde saat 23.30 olmuştu bile, deadline'ın son hali 00.00dı. Hazırladığım parçayı dinledim, ama birşeyler eksik gibiydi. Sonra eksiği tamamlamak için ne ekleyeceğime karar verdim: Kendi sesim. Sadece 30 dakikam kalmıştı...
Hemen fırlayıp yetkili arkadaşlara "Bana sessiz oda lazım, kayıt yapacağım!" cümleleri savurdum, onlar da sağolsunlar üst katta dinlenen görevlilerin odasını açtılar bana. Bilgisayarımı ve mikrofonumu (çantamda guitar hero mikrofonunun ne işi vardı bilmiyorum, ama getirdiğim için şanslıydım
) kapıp odaya çıktım ve yarım saat boyunca aynı notada AAAAAA diye bağırarak sesimi kaydettim, odadaki görevlilerin beyinleri kulaklarından aktı falan. Arada frontsideair ona hiç bir şey demeden kaybolduğum için panik olup beni aramaya başladı. "Abi nolur beklesinler ühü" diyerek yolladım kendisini. 00.15 gibi sanırım herşey hazırdı, kendi sesimi adeta background enstrüman olarak eklemiştim. Son ürünü frontsideair'e de dinletmenin ardından aradaki epi topu 10 metre mesafeyi elimde usb depar atarak aştım ve ürünümü Skate'e teslim ettim. Sonra da arkama yaslanıp partiden zevk almaya karar verdim
Saatlerini unuttuğumu fark ettim, ancak cumartesi compolarının bir kısmını çok net hatırlıyorum. 256 byte yarışmasında TAM DA SKATE'ıN ürünü çıkmadan tuvalete gitmişim!!! Kaçırdım, çok güzelmiş oysaki. Ayrıca plazma da hoşuma gitmişti, ama açıkçası ben bana güzel görünenleri söyledim sadece, yoksa arkaplanda hangisinde ne kadar emek var ne derece ustalık var, anladığım yok
Wild compo yarışması vardı bir de, ilkin çakmasyonu izledik, eğlenceli bir videoydu, ancak sonrasında çıkan kinternational karate'yi ağzım açık izledim
"Yaa adamlar neler yapıyor, biz oturup anca hello world yazıyoruz" falan oldum böyle.
Chipmod music yarışması müziksel teknik aksaklıklar sebebiyle epey problemli oldu. Ama sanırım oy vermek için düzeltilmesini bekledim, baya problem varmış insanların dediğine göre, ki özellikle "Excavator" isimli çalışmada sesi bilgisayar hoperlöründen vermeyi bile denediler. Acaba donanımla ilgili bir şey mi derken sıra mp3lere geldi. Fake the system'le başlayınca ilkin "öeh çok feci rekabet olacak" diye kaldım. Sonrasında malesef pek beğenemediğim hello world ile biraz umutlansam da, ardından gelen immortality isimli parça tekrar "eeh ama yaaa, bu da çok güzel" moduna soktu beni. Into the Farland da doğası gereği uzun olması gereken bir parçaydı, ancak ben yine de fazla uzun buldum parçayı. ARdından kendi çalışmam çaldı ve ben müthiş bir ayma anı yaşadım. Sol kanaldaki (sanırım) sesler komple gitmişti! 2 enstrümanda özellikle bu kanalları değiştirerek kullandığım için melodilerin bir kısmı kayboldu. Doğal olarak hemen Skate'e koşup durumu bildirdim, o da eğer böyle bir problem varsa düzeltir tekrar çalarız abi diyerek içimi rahatlattı. Ardından özellikle Sid Hunter şarkısında "Ya sanırım yarışmalar karıştı, ya ben global music composition yarışmasına geldim kazara, profesyonellerle yarışıyorum, ya da bunlar yanlış lige katıldı" şeklinde ağzım açık dinledim şarkıyı. Üstüne Grand Final olarak da UNLEASHED'ı dinleyince "Ha iyi rekabet yokmuş zaten, birinci belliymiş." diyip mp3 yarışmasının "yarışma" kısmını kafamda bitirdim
Özellikle spesifik bir kaçı olmak üzere, NEYDı ONLAR YAHU? ınsanlar gerçekten güzel çalışmalarla katılmış. Hepsi hakkında ayrı ayrı yorumumu yapacağım, ancak öncesinde bozulan kulaklıklarımı yenileyip öyle dinlemem gerek.
ılk günün yarışmalarının ardından arkama yaslanıp dinlenmek istiyordum, ama işim bitmemişti. frontsideair VOAI isimli oyunu için müzik ihtiyacındaydı, ve benden menü müziği istedi. Hemen 3 enstrümanı bir araya getirip basit bir melodi düşündüm, ve loop'a alıp çıkardım. 15dk geçmedi, bu defa in-game müzik gereksinimi geldi, bu defa iyice kolaya kaçıp enstrüman rotasyonu ile başka bir loop'u alıp verdim kendisine. Sonra da gerilim sahnesi için bir müzik istedi, önceki müziğe yeni bulduğum kilise orgu ile başka bir melodi ekleyip gerilim havası verir gibi oldum. Sonra beraber oyunun çizimleri üstünde çalıştık. O çizdi, fotoğrafını çekti, bilgisayara attı, ben de gelen fotoğrafları bilgisayarda temizleyip parlatıp oyuna hazır hale getirdim. Neredeyse özel font bile hazırlıyorduk hatta.
Ve hain uyku pazar sabah 9 sularında bizi pençesine aldı, ve 12ye kadar uyuduk. Yarışmalar tekrar başladı, pazar günü oylama sistemindeki değişiklik bir hayli canımı sıktı. Yeni sistemde ürünler çıktıkça oy listesine ekleniyordu. ılk iki yarışmada bu konuda epey sıkıntı yaşadım. Birinde aklımda tutmaya çalıştım, çok karıştı, çorba oldu, oylama yapamadım, ikincisinde 10 farklı sekme açıp herbirinde yeni gelen ürünleri oylara ekledim. Ancak 3. yarışmaya geldiğimizde "Aaa ben bunları kağıda yazayım, sonra topluca oylarım" mantığını kurabildim. (Uykum vardı da biraz
)
Demo hakkında bilgili biri olmama rağmen demo yarışmasında patterns of chaos'u epey dikkat çekici bulmuştum. Diğerlerine kıyasla çok daha net aklımda kalmıştı. Pixel Grafik yarışmasında Hell It's About Time çok detaylı görünüyordu, o da aklımda kalanlar arasında yerini aldı. Öte yandan Zomcola, Atlantean ve War çalışmaları da hatırlanabilen şeylerdi.
ıllüstrasyon yarışmasına katılımın daha çok olmasını bekliyordum, şaşırdım açıkçası. RIP Nenn çalışmasındaki araçlar bana nostaljik geldi. Eski uzay yarış araçlarını anımsattı bana. (şimdikiler pek cicili bicili) ama ET çalışması benim beğenebileceğim bir çalışma değildi. Nasıl açıklasam, yaratığımsı şeyler beni itiyor diyeyim. Enerji pozitifin Infintesum çalışması epey hoşuma gitmişti, ama diğeri iki çalışma buna nazaran daha özensiz geldi bana.
Yarışmaları bir kenara koyduğumda partide tıkınmak ve kendi çalışmalarıma kapanmak dışında pek bişey yapmadığımı fark ettim aslında. Keşke insanlarla biraz sohbet etmeye çalışsaymışım dediğim noktalar oldu. Partiden dağılmaya yakınkene artık mekan boşalmışken Skate ile ayaküstü konuştuk falan oysa, ki o kadar kısa sürede bile epey zevk aldım.
Parti çok güzeldi, hatta bir sonraki partinin çok uzakta oluşu rahatsız etti beni bile diyebilirim
Gerçi bilemiyorum, baharda sürpriz parti gibi bir laf dönüyordu ortada galiba, ama bilemedim. şimdiden söz vermeyim ama önümüzdeki partiye de mutlaka dahil olmaya çalışacağım. Belki bu defa işi büyütüp mp3'e ek olarak illüstrasyon ile de denerim şansımı, kim bilir?
ne yapalım, kader.
İletileri Göster